Günümüzün rekabetçi iş dünyasında, kuruluşların başarısı için verimlilik kritik bir öneme sahiptir. Verimliliği artırmak ve sürdürmek için İnsan Kaynakları (İK) süreçleri kilit bir rol oynar. İK süreçleri, çalışanların işe alımından ve yerleştirilmesinden, eğitimine ve geliştirilmesine, motivasyonuna ve performans yönetimine kadar tüm alanları kapsar. Bu süreçlerin etkili bir şekilde yönetilmesi, çalışanların işyerinde mutlu ve üretken olmalarını sağlayarak kuruluşun genel verimliliğini artırır.
Önce İnsan Kaynakları Fonksiyonunun doğup büyümesiyle ilgili tarihsel sürece bir göz atalım.
İnsan kaynakları kavramından çok daha önceleri, 18.yy'dan başlayarak "Çalışan Yönetimi" kavramı vardı.
1900'lerin başında endüstri devrimiyle başlayan rekabet olgusuna bağlı olarak işletmelerin temel hedefi giderek daha fazla üretimin artırılması olmuştur. Bu döneme Frederick W. Taylor'un, metotları damga vurmuştur. Taylorizm; vasıfsız işgücü istihdamına ve çalışanların üretimin her aşamasında sıkı bir denetim altında tutulmasına dayanan bir yönetim anlayışıdır. Verimlilik artışı için çalışanın teşvik edilmesi sadece parasal açıdan düşünülmüş, psikolojik bir bağlılık beklenmemiştir.
İnsan psikolojisinin de verimlik üzerinde etkili olduğu 1932'de sonuçlanan Western Electric kuruluşunun Hawthorne fabrikalarında yapılan deneylerle ortaya konmuştur. Endüstriyel psikolog Elton Mayo'nun Hawthorne araştırmaları ile başlayan çalışmalar sonucunda çalışanların verimliliğinin sadece çalışma koşulları ya da ücrete göre değil sosyal ve psikolojik etkenlere bağlı olarak da değiştiğini ortaya koymuştur.
2000'li yıllarla birlikte globalleşme sonucu ortaya çıkan yoğun ulusal ve uluslararası rekabet, ardı arkası kesilmeyen krizler ve dünyadaki VUCA unsurlarının (V-Volatility/Değişkenlik; U-Uncertainty/Belirsizlik; C-Complexity/Karmaşıklık; A-Ambiguity/Bulanıklık) giderek hâkim olması, çalışanların stratejik bir kaynak olarak ele alınmasını ve yönetilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Şirketler günümüz iş dünyasının rekabetçi ortamında, rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü sağlayabilmek ve verimliliği arttırabilmek için sahip oldukları insan kaynağı potansiyelini tam anlamıyla kullanabilmenin yollarını aramaktadırlar.
Şirketler artık Verimliliğe giden yolda çalışanlarının yetkinlik, bilgi, beceri ve yeteneklerinin katılımcı bir anlayışla işe yansıtılmasını sağlamak zorunda olduklarını anlamışlardır.
Günümüzde verimlilik için "Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi" yaklaşımı, en çok ilgi gösterilen ve önem verilen fonksiyonlardan biri haline gelmiştir.
Günümüzde artık verimliliği arttırmak ve global bir oyuncu olarak uluslararası lige çıkmak isteyen kurumların Stratejik İK politikaları mutlaka aşağıdaki kavramları içermelidir.
"Çalışanlarımız, kurumumuzun stratejilerini ve hedeflerini gerçekleştirmesinde ve başarılı olmasında kritik öneme sahiptir. Onların potansiyelinin (emek-beyin-motivasyon gücünün) keşfedilip kuruma kazandırılması, amaca uygun sistemlerle donatılması ve yetkinliklerinin geliştirilerek, etkin bir şekilde yönetilmesi ve kullanılması başarımızın anahtarıdır."
Bana göre; Şirketler "Verimliliğe giden yolda" İnsan Kaynakları Sistemlerini (performans sistemi, işe alma sistemi, eğitim yönetimi sistemi, kariyer, yedekleme ve yetenek geliştirme sistemlerini) kurmadan başarılı olamazlar.
ÖRNEĞİN, Toyota üretim sisteminin en önemli unsuru insandır.
TOYOTA'nın insan kaynakları YAKLAŞIMI ve FELSEFESİ hakkındaki en açık ifade 2001 yılında yayınladığı "THE TOYOTA WAY" (TOYOTA TARZI) dokümanında yer alır.
TOYOTA WAY (TOYOTA TARZI) 2 ilkeden oluşur. TOYOTA bu ilkeleri 2 temel sütundan oluşan bir ev olarak modellemiştir.
Bu ilkelerden birisi "Sürekli İyileştirme" ve diğeri de "İnsana Saygı"dır.
İnsana saygı sütununun temelinde ise;
Tabi artık günümüzde sadece TOYOTA değil dünyada tüm şirketler Verimliliğe giden yolda insanın önemini anladı.
Şöyle ki; biraz önce de bahsettiğimizi gibi tarihsel süreçte rekabet unsurlarına baktığımızda
1900'lerin başında üretim ile rekabet vardı, yani ne kadar çok üretirsen o kadar kar edip büyüyordun. Bu dönemde insanın emek gücüne odaklanıldı.
Daha sonra rekabette; maliyet, kalite ve hız üstünlüğü kullanılmaya başladıkça emek gücü yeterli olmadı ve insanın beyin gücüne ihtiyaç duyuldu.
Rekabetin giderek keskinleşmesi ve karlılıkların artık minimal düzeylere inmesiyle insanın yürek gücü dediğimiz motivasyonuna, aidiyetine ve bağlılığına da ihtiyaç duyuldu.
İşte bu gereksinimler ve zorlamalar sonucu TOYOTA bunu çok erken fark eden ve etkili bir şekilde uygulayan ilk şirketlerden birisi olduğu için de rekabette öne çıktı ama bu yaklaşım giderek tüm şirketlere yayıldı.
Yani insan kaynakları artık günümüzde verimliliğe giden yolda rekabette fark yaratmamızı sağlayan STRATEJİK BİR KAYNAK haline geldi.
Bu nedenle verimliliğe giden yolda olan şirketler, insan kaynaklarını süreçlerini ve sistemlerini vakit kaybetmeden ama çağdaş ve verimliliği sağlayacak şekilde kurmalılar.